„ALLÂH’IN BİR YÖNDE BULUNDUĞUNU VE BİR CİSİM OLDUĞUNU SÖYLEYENİN DÖRT MEZHEBE GÖRE MÜÇTEHİT ÂLİMLERE GÖRE KÜFRE GİRDİĞİNE (DÎNDEN ÇIKTIĞINA) DAİR BİR AÇIKLAMA
„Minhâcu’l Kavîm Şerhu’l-Mukaddimeti’l-Hadramiyye“ kitabının sahibi (Hicri 973 senesinde vefat eden) Ahmed ibnu Hacer el-Heytemi „Minhacu’l-Kavîm“ adlı kitabının 144. sayfasında şöyle demiştir:
„Şunu da bil ki, el-Karâfî (*) ve daha başkaları eş-Şafiî, Mâlik, Ahmed ve Ebu Hanife -radıyallâhu anhum- hakkında konuşarak bildirmişlerdir ki onlar: „Allâh’ın bir yönde bulunduğunu ve O’nun bir cisim olduğunu“ söyleyenlerin küfre girdiklerini (kafir olduklarını) belirtmişlerdir (dört imam belirtmiştir), ki onlar (Allâh’ın bir yönde olduğunu ve cisim olduğunu söyleyenler) bunu (kafir olarak sayılmayı) haketmektedirler.“
Ayrıca Takiyyuddîn es-Subkî de Fetvalarında dört mezhep imamına göre Allâh’a bir yön isnad edenin kafir olduğunu bildirmiştir.
Ayrıca Molla Alî el-Kârî „Şerhu’l-Mişkât“ adlı eserinde ve Osmanlı devletinin son döneminde Şeyhulislam makamına vekillik etmiş Muhammed Zahid el-Kevserî „Makâlatu’l-Kevserî“ adlı eserinde hadis imamlarından olan el-Irâkî’den bahsi geçen imamların aynı inançta olduklarını söylediğini naklederek bu hükmü onaylamışlardır.
Allâh’a bir mekan veya bir yön isnad eden kişi, Allâh’ı bir cisim (eni, boyu, birleşikliği olan varlık) olarak nitelendirmiş olur, ki Allâh’ı cisim olarak nitelendiren icmâ (müçtehit alimlerin söz birliği) ile kafir olur.
Bu konuda büyük âlimlerden bazılarının açıklamalarına gelince:
İmam Suyûtî „el-Eşbâhu ve’n-Nezâir“ adlı kitabında imam Şafiî’den (radıyallâhu anhu) şunu nakletmiştir: „Mücessim (Allâh’ın cisim olduğunu söyleyen veya buna inanan) bir kafirdir.“
İbn Hamdân „Nihâyetu’l-Muctehidîn“ adlı eserinde imam Ahmed b. Hanbel’den (radıyallâhu anhu) şunu nakletmiştir: „Allâh’ın cisim olduğunu söyleyen küfre girer (Dinden çıkar).“
Hanbelilerden Ebu Muhammed el-Bağdâdî’nin „el-Khisâl“ adlı kitabında ve aslı türk olan Bedruddîn ez-Zerkeşî’nin „Teşnîfu’l-Mesâmi’“ adlı eserinde aynı sözü ilaveli olarak rivayet ettiğine göre Ahmed b. Hanbel (radıyallâh anhu) şöyle demiştir: „Kim derse ki, „Allâh bir cisimdir diğer cisimler gibi değildir.“ o bir kafirdir.“
Aynı ifadeyi, hanefilerden olan sıvaslı Kemal ibnu’l-Humam da „Fethu’l-Kadîr“ adlı kitabında kullanmıştır.
Molla Ali el-Kârî el-Hanefî, imam Ebû Hanifeye ait olan „Fıkhu’l-Ekber“ kitabının şerhinde/açıklamasında şöyle demiştir: „Er-Râzînin -Allâh ona rahmet eylesin- (şu) sözu ne de güzeldir: ‚Mücessim olan (Allâh’ın eni, boyu, ölçüsü, boyutları olduğuna inanan veya söyleyen) Allâh’a asla ibadet etmemiştir, çünkü o kuruntusunda tasavvur ettiği (hayal ettiği) sûrete (biçime, şekle) ibadet etmiştir. Allâh Te’âlâ ise bundan (sûretten, şekilden) münezzehtir (uzaktır).'“
Fatih Sultan Muhammed’in (Allâh ona rahmet eylesin) hocası olan Molla Gürâni (Allâh ona rahmet eylesin) „ed-Dau’u’l-Lâmi’“ adlı kitabında şöyle demiştir: „Mücessim (Allâh’ın cisim olduğunu söyleyen veya buna inanan) namaz da kılsa oruç da tutsa bir kafirdir.“
Alâuddîn el-Buharî „Mulcimetu’l-Mucessime“ adlı kitabında icmâyı şu şekilde ifade etmiştir: „Mücessim (Allâh’ın cisim olduğunu söyleyen veya buna inanan) icmâ (müçtehit âlimlerin sözbirliği) ile kafirdir.“
(*) El-Karâfî, Hicri 684 senesinde vefat eden Ahmed ibnu İdris adlı bir zattır.
Dinimizi yalanlayacak sözleri şakasına söylemenin dahi ciddi ve çok kötü/vahim sonucuna dair
H. 1276 yılında vefat eden el-Ezher şeyhi, şeyh allame fakih şafii mezhepli İbrahim el-Bâcûrî „Şerhu’l-Allame İbnu’l-Kasım el-Ğazzi ‘alâ metni’l-Kâdî Ebi Şucâ‘“ adlı kitaba yazdığı açıklamasında şöyle demiştir:
„Bazı insanlar tarafından oyun oynarken (haşa) ‚Seni öldürmek helaldir‘ şeklinde veya ‚Seni öldürmek helal oldu‘ demeleri gibi benzer şekillerde sözler olarak vuku bulan bu sözlerden sakınılması gerekir. Öyle ki onlar bunu alay etme yoluyla derler fakat bu, yüce Allâh’a sığınırız küfrü gerektirir.“ Burada sözü sona ermiştir.
Bunun açıklaması şöyledir:
Bu tür sözleri söylemek, Dinden olduğu zarûretle (düşünmeye gerek duymadan çok yaygın şekilde) bilinen haramı helal saymayı kapsamaktadır ve böylece bu söz Şeriatı yalanlamak olur.
Küfre girerek dinden çıkan kişinin imanı bozulduğu gibi tüm yaptığı iyilikler gider ve Hanefi mezhebine göre nikahı anında bozulur ve Şafii mezhebine göre (nikah Şafiî mezhebine göre kıyılmış ise) küfre giren taraf, kadının iddet dönemi geçmeden önce küfründen haberdar olup da ondan kurtulmak için şehadeti getirirse nikah kalır ama kadının iddet dönemi geçtikten sonra küfründen dönerse veya iddet döneminin bitiminden sonrasına kadar küfür üzerinde kalırsa, o zaman böylece küfre girildiği andan itibaren nikahın bozulduğu ortaya çıkmış olur.
Osmanlı Âlimlerinden olan Damad Efendi lakabıyla tanınan Şeyhîzâde
ʿAbdurrahmân Efendiden Dînden çıkaran/kâfir edici küfür lafızlar/söylemler hakkında çok önemli açıklamalara dair
Şeyhizâde ʿAbdurrahmân Efendi „Mecmeʿu’l-Enhur fî Şerhi Multeka’l-Ebhur“ adlı meşhur fıkıh eserinde [1] Dînden çıkaran küfür olan kâfir edici sözlerden bahsederken Allâh ile alakalı söylenen küfür hususlardan başlayarak şöyle demiştir:
„(Birincisi: Allâh Teʿâlâ ile alakalı hususlar hakkındadır)
Kişi Allâh’ı, kendisine yakışmayan bir sıfatla vasıflandırırsa, isimlerinden biri ile alay ederse, emirlerinden biri ile alay ederse, Allâh Teʿâlâ’nın sıfatlarından – icmâ ile var olması aklen zorunlu olan sıfatlardan – birini inkar ederse, va‘dini (imân eden kullarına vad ettiği cenneti) veya va‘îdini (inkar eden veya âsilik eden kullarını kendisiyle tehdit ettiği cehennemi) inkar ederse, Ona bir ortak, çocuk veya bir eş/hanım kılarsa, Ona cahilliği/bilmemeyi, âcizliği veya noksanlığı/eksikliği nisbet ederse, yaratılmış olan (kul) hakkında Yaratana has/ait olan isimlerden birini kullanırsa ‚Ḳuddûs‘, ‚Ḳayyûm‘, ‚Raḥmân‘ veya (Allâh ismi gibi) bunlardan başkası gibisini, işte o küfre girer (Dînden çıkar, mürted olur). Şunu diyen de: ‚Allâh bana şunu emretmiş olsaydı yapmazdım‘ küfre girer. Şunu diyen de: ‚Allâh’ın, içinde hikmetin bulunmadığı bir fiili yapması mümkündür‘ veya Allâh’ın bir mekânı/yeri var olduğunu kabul eden de küfre girer. Öyle ki: ‚Allâh göktedir‘ deyip de haberlerde gelen şeylerin zâhirini (mekan nisbet etmeksizin, Allâh’ın yüce olduğunu) anlatmayı kastetmişse küfre girmez. Bununla (‚Allâh göktedir‘ demekle) mekanı/yeri kastetmişse küfre girer. Şunu diyen de: ‚Allâh insaf için oturdu veya kalktı‘ küfre girer, çünkü Onu oturmak ve kalkmakla vasıflandırmıştır. Allâh’ı yukarıda veya aşağıda bulunmakla vasıflandıran da küfre girer.“
Bu âlim, Peygamberlerle alakalı bölümde ise şöyle demiştir:
„(İkincisi: Peygamberler hakkındadır) … zina işlemeye karar almak, bunun benzerini Peygamber Yûsuf salât ve selâm üzerine olsun hakkında söylemek gibi, Peygamberlere fuhşiyeti nisbet eden de küfre girer.“
[1] Şeyhizâde ʿAbdurrahmân, Mecmeʿu’l-Enhur fî Şerhi Multeka’l-Ebhur, cild II, s. 505–506, Dâru’l-Kutubi’l-ʿİlmiyye